Yazılar


Videolu İş İlanları Geliyor- Hürriyet İK - 2011
Filiz Bozkurt - Ahu Ergen









İş ilanları sayfalardan taşmaya başlayacak. Gelişen teknoloji şirketlere ilan verirken yeni fırsatlar sunuyor. Bunlardan biri de quick response Code (QR). Kurumlar iş ilanı verirken akıllı telefonlar tarafından okunabilen bu kodlar sayesinde adayları kendi çektikleri videoya ya da bir web sitesine yönlendirebilecek. Böylece adaya kurum, pozisyon hakkında çok daha fazla bilgi sunabilecekler.

Bir iş ilanı düşünün; sizi alıyor ve ilandaki şirketi gezdiriyor. Şirketin kapısından içeri girip, koridorlarda dolaşıyor, yöneticileri tanıyor, odaların kapısından içeri göz atıyor, çalışanlarla karşılaşıyor, yemekhane, spor salonu, kafeterya, bahçe gibi mekanları geziyor, sosyal kulüp ve etkinliklerle ilgili alanları görüyor, çalışanların kurumla ilgili görüşlerini dinliyorsunuz. Gelişen teknoloji sayesinde, ilanın üzerine eklenen özel bir kodu, cep telefonunuza okutarak, kurumun size sunduğu çalışma ortamı ile ilgili bir video izlemeniz ve başvurunuzu yapmadan önce kurumu bir işveren olarak daha yakından tanımanız mümkün.

Videolu iş ilanları, işverenlerin kendilerini adaylara daha iyi anlatmalarını, iş deneyimi olmayan ve firmaları yeterince tanımayan genç kesimle daha etkin iletişim kurmalarını sağlayacak bir uygulama.

Türkiye’de şu an 250.000’e yakın cihazda bu tür kodları okutmak için gerekli uygulamalar yüklü ve bunların çok büyük çoğunluğunu Turkcell’in Microsoft’la birlikte sunduğu çözüm olan MobilKod uygulamasını kapsıyor.

Videolu iş ilanlarının, cep telefonlarını yoğun olarak kullanan genç kesim için deneyimsel bir yanı var çünkü ilanda karşınıza bir kod çıkıyor. Videolu iş ilanıyla kendini bir işveren olarak daha iyi anlatmak isteyen firmaların yapması gereken şey, bu amaca uygun olarak çekilmiş kısa bir tanıtım filmi.

Doğuş Üniversitesi Öğretim Görevlisi Filiz Bozkurt ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahu Ergen, mobil iletişim araçlarından biri olan Quick Response kodların (QR), iletişim alanında kullanımına yönelik çalışmaları kapsamında, iş ilanının interaktif bir reklama dönüştürülmesini sağlayacak videolu iş ilanı fikrini geliştirdiler.

Türkiye’de kullanımı henüz sınırlı
Videolu iş ilanı, adayların basılı ilan üzerindeki kodu cep telefonuyla okutarak video izlemelerine olanak sağlayacak bir ilan türü. Akıllı telefonlar bu kodları okuyabiliyor. Sadece küçük bir yazılım indirmek gerekiyor. Ardından bu yazılımla kodu okuyarak içinden çıkan videoyu veya verilmek istenen mesajı görebiliyor, izleyebiliyorsunuz. QR kodun bilgi depolama kapasitesi yüksek iki boyutlu bir barkod türü olduğunu belirten Ergen, Türkiye’de bilinirliği ve kullanımının henüz sınırlı olduğunu, Uzak Doğu ülkleri, ABD ve Avrupa’da ise popülerliğinin hızla arttığını söylüyor: “Bu kodlar, iletişim alanında, basın reklamları, dış mekan reklamları, ürün ambalajları, mağaza vitrinleri, promosyon malzemeleri gibi birçok ortamda kullanılıyor. Giyilen bir tişört, el ilanı, kartvizit veya CV üzerine koyulacak bir kodun kişinin web sitesine, bloguna, videosuna ya da Facebook profiline bağlanabilir olması bu fırsatlar konusunda fikir verebilecek örneklerden. Türkiye’de birçok kişi bu kodların kolaylıkla yaratılabildiğinden, akıllı telefonlar yardımıyla okutulabildiğinden ve iletişim alanında ilginç bir deneyim, bir zenginlik sunduğundan haberdar değil.”
Normal iş ilanlarından farkı, ilanın üzerine eklenen kod yardımıyla kişilerin işveren hakkında görsel ve daha zengin bir içeriğe ulaşması ve iş ilanının interaktif bir deneyime dönüşmesi. Bozkurt şu anda Türkiye’de bu çizgide videolu iş ilanlarının olmadığını söylüyor.

Yanlış algılanma ihtimali var

Hazırlanacak videolarda kullanılan iletişim tarzının sektöre ve firmaya göre farklılık gösterebileceğini belirten Filiz Bozkurt, burada belirleyici olanın kurumun işveren marka yönetimi konusundaki stratejileri ve nasıl bir işveren olduğunu adaylara anlatma konusundaki tercihi olduğunu söylüyor.

Görüştükleri İK yöneticilerinin bir kısmının, doğru kullanıldığında bu uygulamanın bir dezavantaj yaratmayacağını düşündüğünü belirten Bozkurt, bir kısmının ise bu uygulama konusunda bazı konulara dikkat edilmesi gerektiği görüşünde olduğunu ifade ediyor. Dile getirilen kaygılar;

- İşveren videolarında çalışanların görüşlerine yer verildiğinde kimi zaman adayların şirketleri o kişilermiş gibi algılama ihtimali, - Bu videolarla kendini olduğundan farklı yansıtabilecek kurumlara başvuran adayların hayal kırıklığı yaşayabileceği,

- Farklı çalışma ortamları olan (şube ve merkez) işverenin kendini tek bir videoyla anlatmakta zorlanabileceği ve bu videoların iş ilanının önüne geçerek, ilana uygun olmayan başvurularla sonuçlanabileceği şeklinde.

Y jenerasyonu görsel iletişime yatkın
Y kuşağı, teknolojiyi ve deneyim yaşamayı çok seviyor, iş yaşam dengesini önemsiyor ve bir işvereni değerlendirirken, kendisine sunulan ücret ve kariyer fırsatları kadar, çalışma ortamına da bakıyor. İş ilanlarında, Y jenerasyonuna daha uygun bir dil kullanılabileceğini belirten Filiz Bozkurt, mevcut ilanların yazı ağırlıklı olduğunu fakat Y jenerasyonunun görsel iletişime daha yatkın olduğunu söylüyor.
Yurtdışında bu tür video örnekleri daha fazla. Fortune dergisinin her yıl düzenli olarak yürüttüğü Best Places to Work For araştırmasında ilk 100 arasındaki bazı firmaların işveren videoları bulunuyor. Bu videolarda, kurumun çalışma ortamı, çalışanlara neler sunulduğu, kurum içindeki sosyal alanlar, çalışanların kurumla ilgili fikirleri gibi pek çok konuya yer vermek mümkün. Türkiye’de de bazı kurumlar kendilerini adaylara daha iyi anlatmak için bu tür videolardan faydalanıyorlar. Ama henüz bu videolar basılı iş ilanları üzerinde kullanılmıyor.
Kaynak: http://www.yenibiris.com/  Hürriyet İK- 26 Haziran 2011

Yazar Hakkında
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 2007 mezunu. İş hayatına 2003 yılında Hayvan Dergisi'nde muhabir olarak başladı. Ardından çeşitli dergi ve gazetelerde çalıştı. 2008 yılı Haziran ayından itibaren Hürriyet İK'da muhabir olarak görev yapıyor. İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'nde yüksek lisans tezini yazıyor.


Ömrü Sadece Üç Filme Yetti - Milliyet Pazar - 2002
Filiz Bozkurt



Mehmet Emin Toprak, Türk sinemasının umut vaat eden oyuncularından biriydi. 28 yaşındaydı. Aynı zamanda kuzeni olan yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği “Mayıs Sıkıntısı” filmiyle dikkat çekmişti. Yine Ceylan’ın “Uzak” filmiyle de En İyi Yardımcı Oyuncu Altın Portakal’ını aldı. Hafta sonu Uluslararası Ankara Film Festivali’nin verdiği Özel Seçiciler Kurulu Ödülü’nü almak için bu kente gitti. Dönüşte trafik kazasında hayatını kaybetti.

(Bu röportaj ekim ayında, Altın Portakal Film Festivali’nden hemen sonra yapıldı. Yayımlanması için “Uzak” filminin vizyona girmesi bekleniyordu. Ancak Toprak’ın hayatını kaybetmesi nedeniyle öne çekildi.)


Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Çanakkale’nin Yenice ilçesinde, küçük bir kasabada yaşıyordum. Yaz tatilinde bizim orada bir fabrikada hamallık yapıyordum. 1944-1945 gibiydi. Nuri Bilge geldi ve “Kasaba”dan bahsetti bana. Çok sorumsuzdum o zamanlar. Senaryoyu verdi ve “Bak bunu oku, ezberlenecek yerler de var” dedi. “Bunu hayatta ezberlemez, bir de bununla uğraşırız” diye düşünüyormuş. Ama ben “Kasaba”nın tüm senaryosunu, herkesin rolünü ezberlemiştim. Nuri Bilge geldiğinde bayağı şaşırdı.

“Kasaba”nın çekimlerinden sonra sinemaya devam ettiniz mi?

Önce Balıkesir’de pazarlama ile ilgili iki yıllık bir okul kazandım. Okulun son iki ayında “Mayıs Sıkıntısı”nı çektik. 1998 yılıydı. Okul bittikten sonra stajyer olarak Çanakkale Seramik’e girdim, çalışma hayatıma başladım, nişanlandım… Derken; Nuri Bilge tekrar geldi, bu defa da “Uzak’ı çekeceğiz” dedi. Üç filme başlarken de benim hayattaki konumum farklıydı. Birinde bir işçiydim, diğerinde bir üniversite öğrencisi, bunda da nişanlı ve hayata adım atmak üzere olan biri.

Aklımdan bile geçmemişti

“Uzak” macerası nasıldı?

Filme başlamadan önce Nuri Bilge beni aradı ve daha önce iki film çevirmemize rağmen deneme çekimi istedi. Bir de bana rolümle ilgili bazı şeyler sordu.

Torpil yok yani…

Vallahi bilmiyordum, ben de şaşırdım buna aslında. Nuri Bilge ve Ebru birlikte Assos’a gitmişler, dönüşte de memlekete uğradılar. Ebru filmdeki mutfak sahnesinin bir benzerini küçük kamerayla çekti, Bilge de bir şeyler sordu. “Tamam, İstanbul’a gittiğimde ben bir daha izleyeyim bunu. Büyük ihtimalle sen olursun ama yine de kesin değil, haber veririm” dedi.

Ve bu film size bir Altın Portakal getirdi.

Antalya jürisine çok teşekkür ettiğimi söylemek istiyorum. Çünkü çoğu zaman hep böyle ödüller dağıtılır ve başkası alırdı. Sonra da “Aslında sizin hakkınızdı ama siz amatör olduğunuz için vermediler” falan derlerdi. O yüzden hiç aklımdan ödül geçmiyordu. Bilge abim ödüller konusunda çok paylaşımcıdır. Ödüller alınır, “Mehmet Emin al bu senin evinde dursun, bunda senin de katkın var” der. Benim evimde iki tane en iyi film ödülü var. Ama bana bir ödül verilmesi bambaşka bir şey. Mesela şu anda benim için her şey bitse bile, hayat boyu yeter bu bana. Ama Bilge’nin çok payı var bunda.

“Bu ödül bana hayat boyu yeter” demişti

Oyunculuk size ne kattı?

En önemlisi, çok zengin olmadan zenginlerin hislerini anladım. Çünkü çok parası olana bir anda herkes çok iyi davranır, herkes el üstünde tutar. Hataları olsa bile kimse söylemez. Ama düştüğü zaman herkes içindeki her şeyi onun üzerine atar. Mesela ben filmlerden sonra, memlekete döndüğümde ilk iki hafta çok iyidir. Sonuçta iki hafta sonra her şey normale döner. Ama bunu kabul etmeyi öğrendim. Bana kişilik olarak kazandırdığı en önemli şey bu. Ne olursa olsun, kim olduğumu, ne olduğumu biliyorum.

Bir şirkette satış temsilciliği yapıyorsunuz. Çok farklı bir konu. Bir tarafta da oyunculuk var. Oyunculuk meslek olabilir mi sizin için?

Hayatın ne olacağı, insanların ne zaman nerede kalacağı belli değil. Belirli bir işim, belirli bir düzenim ve kurduğum bir hayat var. Onu bozmak istemiyorum.

İşle beraber nasıl yürüyor çekimler?

Geçen yıl işten çekimler için iki haftalık izin aldım. Eşim Emel’e de öyle dedim. İki hafta geçti, sonra bir hafta daha, bir hafta daha, bir hafta daha… Ama beni destekliyorlar. Benim gibi birinin aralarında olması onların da hoşuna gidiyor. Dün mesela telefonum iki saat hiç durmadı. 5 bin kişi çalışıyor bizim şirkette. Hepsiyle görüşüyorum orada, hepsi de beni tanıyıp sevdiği için insanın hoşuna da gidiyor böyle bir başarı anında destek vermeleri…

Eşinizin desteği nasıl?

O da seviyor böyle şeyleri. Tiyatro olsun, sinema olsun takip ediyor. Ve benim için çok sabretti.


Filiz Bozkurt, Milliyet Pazar, 8 Aralık 2002








Hiç yorum yok: